Balkon, çocukluğumda bir sahneydi; hayat aşağıda akarken, biz yukarıdan rol yapmadan bakardık.
Bu fotoğraf, benim Cebeci’de yüksek evde oturanlardan biri olarak çağırdığım türkülere bir selam niteliğinde çekildi. Karede gözüktüğü gibi bir varım, bir yokum. Ama balkon ve Cebeci’nin her balkona çıkanı şaşırtan manzarası değişmiyor. Ne savaşlar, aşklar ve misafir gezdirmeler görmüş Ankara Kalesi, etrafı yemyeşil bir Anıtkabir, iştihamlı, diğer yanında yemyeşilliksiz bir Saray, altın varaklı, aydınlatmalı, hastaneler, bir sürü hasta görmüş, okullar, tren rayları.
Yörük annemin, zamanında döşek bile atıp uyuduğu, benim nice fotoğraflar çekip sigaralar içtiğim bu balkon bize sığınak olma görevini ilk defa pandemide üstlenmişti. Böyle ağır bir yükü biz vermemiştik, kendisi almıştı. Dünya çamaşır suyuyla makarna pakedi yıkarken ve insanlar ölürken, biz hasta olmayan ve olmamaya çalışanlar olarak balkondaydık hep. Tezer Özlü’nün şu alıntısı o zaman daha anlamlı hale gelmişti.
“Balkona çıkıyorum. Bu semtte sokaklar çok sessiz. Yazmak istiyorum. Ama her zaman yaşamın günlük hareketliliklerini yeğliyorum. Caddelere çıkmak, doymak bilmediğim sokaklara bakmak, yeni köşeler keşfetmek, yabancı insanları seyretmek, doyumsuz yaşamı gözlerimden yüreğime indirmek istiyorum.” 1
Neyse ki o günler bir sürü şeyi alıp götürerek, bazı şeyleri de hatırlatarak geçti. Doyumsuz yaşamı gözlerimize indirebildik mi bilmiyorum ama sokağa karıştık diyebilirim. Yine de bu cömert sunak, bizim evle sokağı bağlayan nefis bir geçiş oldu. Kaybolan kedi bulmaca, karşı apartman dedikodusu, evin ve varolmanın verdiği rehavete bir kahve molası gibi aktivitelerin hepsine ev sahipliği yaptı. Yukarıda olağanca neşesiyle 50. Yıl Parkı’nın karda kışta çalışan lunaparkından gelen neşeyle korku arası çığlıklar, yan komşunun çaya çağırması, yaramaz kedilerin cırlama sesleri, saksağan ve ebabil konuşmalarıydı balkonun müziği. Burada geçen onca günün, güzel seslerin, dinlenmelerin, üzülmelerin, kentsel dönüşümlerin, kentsel dönüşemeyişlerin hepsinin bir kanıtı olarak, benim bir var bir yok fotoğrafım. Belki bu iki kare sizi, evlerin balkonlarına bakmaya, varsa balkonunuza çıkmaya ya da sahip çıkmaya, birer şemsiye kondurmaya, oradan dünyayı izlemeye ve aşağıda olup biteni kaçırma keyfini yaşamaya iter.
*Başlık, Gülten Akın’ın aynı adlı şiirinden esinlenerek konulmuştur.
1 Özlü, T. (2021). Çocukluğun soğuk geceleri (44. baskı, s. 31). Yapı Kredi Yayınları.